BALFA EGITIM ÖGRETIM KURUMLARI...

film

Image Hosted by ImageShack.us

Uyarı.!!






- Dikkat! Türkiyenin en Büyük Türkçe Ogrish Gore Sitesine Girdiniz.

- Giriş Yaptığınız Site +18 Olup Korkutucu,Ürkütücü İçerik Bulundurmaktadır.

-18 yaş altındakiler siteye giremezler.Sizlere diğer sitelerde gezinmenizi öneririm.

- Eğer 18 altıysan derhal bu siteyi terketmelisin..İçerik çeşitli problemlere ve psikolojik sorunlara neden olabilir.

- Kimi içerik sizi şiddete sürükleyebilir..Bu nedenle doğacak problemlerden kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.

- Tüm dünyadaki gerçek,garip,dehşet ve korku içerikli görüntü ve resimler site içerisinde ve sansürsüz yayınlanmaktadır.




Reklam Alanı

canlı maç izle

19 Aralık 2008 Cuma

Karalama Aklama



f.c. Devam Eder mi?


 

 


"Öldün mü?" sorusu gelmiş, "Ay çok korkuyorum, nerdesiiin?" sorusu gelmiş, daha bir sürü soru gelmiş de; yahu arkadaş "Kaldın mı?" sorusu gelmemiş. Pek bir sanaldasınız sayın seyirciler, pek bir sanalsınız sayın seyirciler. Vay anasını yani.



Öldüm mü? Yaşadığımın farkına varıyorum sayın seyirciler. Aslolan hayattır, iktidarlar bunu anlayamayacak kadar aptaldır. İktidar mısınız sayın seyirciler?



f.c. devam eder etmesine. Ama şu andan sonra büyük ihtimalle "f.c." kalıbını görmezsiniz. Ben başka yerden girerim, belki de girmişimdir. Kişilere takılmayınız, fikre bakınız. Benim bedenim önemsizdir, ölebilir o, ona kurşun da işler. Bakınız fikirlere kurşun işlemiyor ama.



"Friedrich Camus" galat-ı meşhuru bitmiştir sayın seyirciler. Hayatın içi var iken, mücadelenin kalbi var iken; kusura bakmayınız ama burada yüz-iki yüz kişi için yazı yazamayacağım.



Hiç bir şeye yanmam. Lakin kafcamus biraderimle bir röportaj yapamadığıma yanarım. Özür dileyim, özürle bitireyim.


 





 

 


Rüyada rüya ile konuşan adam sayısı tektir. O adam biriciktir. Her laf boştur. En büyük boş laf da biriciktir. Biricik, ifade edilemeyendir. Stirner'in alnını düşünüyorum şimdi. "Keşke Almanca bilseydim." diye hayıflanıyorum.



Şu su götürmez bir gerçektir ki; Stirner, Nietzsche'den çok daha zekidir. Lakin şu da bir gerçektir ki; ben ikincisini daha çok severim. Nedenini Camus anlatır: "Çıkmaza girildiğinde Stirner durup gülümser, Nietzsche duvara kafa atar." Bunun gibi bir cümle işte, tam hatırlayamadım.



Sonra köşeyi döndüm. Bir ayna koymuşlar, baktım. Ortada bir ayna olmadığını ancak dokununca kavradım..


 





 

 


1870ler'de Rusya'da faaliyet gösteren devrimcilerin oluşturduğu Çaykovkiyciler grubu ile bugünkü devrimciler arasında ahlaki anlayış bakımından akıl almaz bir benzerlik var.



Çaykovkiyciler'i direkt olarak anarşist diye nitelendiremesek de; bu gruba Kropotkin'in kattığı özgürlükçü öğeler Çaykovskiyciler'i gerçek bir devrimci grup haline getirmişti. Kropotkin'in anılarının ön sözünde Tvardovskaya, Çaykovkiyciler'den bahsederken şöyle yazıyor:



---

"Kahramanlara ihtiyacımız yok bizim." deniliyordu programda, "coşku anlarında en sıradan insanlar arasında da kendiliğinden çıkar kahramanlar; bize, belli bir inancı benimsedikten sonra, yoksunluklara her gün daha çok katlanabilen insanlar gerekli."

---



Aradan geçen yüz küsur sene ve bugün anarşizmin çok geniş olan mirası düşünülürse, bugünkü devrim organizasyonunun ahlaken köklerine dönmesi büyük bir gelişimin habercisi olarak hepimizin kulaklarında borazanını öttürüyor. Duyana ne büyük müjdeler veriyor, duyana...



Devrimi "devrim öncesi-devrim sonrası" şeklinde ayırmayan ve sürekli işleyen bir organizma olarak gören; her örgütü özgürlük ve devrim, her özgür yüreği de bir örgüt olarak algılayan; kişisel yaşama zerre kadar karışmayan, hiyerarşik mekanik örgütlenme modeli yerine bireysel inisiyatifi yüksek tutan organik ve esnek örgütlenme tarzını yaratan; ortodoksinin karşısında yıkılmaz bir kale gibi yükselen, mekanik aygıtların karşısında her daim sözünü söyleyerek diğer gruplara doğrudan eylem perspektifleri içerisinde bir saldırıda bulunmayan, her tür kesinliği reddeden, kendi yolunda özgür ve adil bir dünya ütopyasından zerre kadar taviz vermeyerek durmadan yürüyen, özgür ve adil dünya ütopyasını düşünüp oturarak mutlu olmak yerine istediklerini bugün şimdi burada hayata geçiren ve özgür eylem alanlarını her geçen gün genişleten anarşizm, ayakları yere basan, örgütlü, sistemli veya kendiliğinden varoluşlarıyla yükselen bin bir çeşit hareketleri ile ve iflah olmaz materyalizm karşıtlığıyla; 2000li yılların iktidarlarının yaptıkları analizlerde bir anomali hüviyetine bürünmektedir. Ve dahi Zapatistalar Meksika'dan yaydıkları ışıkla hepimize ilham vermektedirler.



New York Belediye Başkanı'nın 2004'te yaptığı konuşmasında gerçek tehlikenin radikal islamcılardan yahut komünistlerden değil anarşistlerden geleceğini ve tüm dünya hükümetlerinin hazırlıklı olmaları gerektiğini belirtmesi ne bir tesadüftür, ne de abartılmış bir konudur.


 





 

 


O kadar yazı yazdık yok düşünürken, yok yürürken, yok otururken, yok yatarken. Bu sefer de sıçarken yazacağım ulan. Var mı itirazın? Feci halde küfredesim var biliyor musun? Hele şu zamanlarda. TSK Kuzey Irak'a girsin mi baba? Kuzey Irak'a kafam girsin! TSK'ya da kafam girsin lan onun ne eksiği var. Sus sus duyacaklar! Neyi duyacaklar, onlar sadece kulak kabartır. Ah bir duysalar, aman bir duysalar! Aah aşkım amaan aşkım diye bir şarkı vardı bilir misin baba? Baba senin ağzına sıçayım baba! Baba senin aklını sikeyim baba! Baba sen şerefsizin tekisin baba! Baba sen orospu evladısın baba! Aile kutsalsa ben de zümrüd-ü ankayım baba. Var mı itirazı olan? Tamam otur! Sen kalk bakalım! Sen, sen! Söyle bakalım Maveraünnehir nereye dökülür? Bilemedin, gel bakayım yanıma. Aç elini. Vurmayacam lan şaka yaptım. Ben senin baban mıyım ki vurayım? Baba senin düşüncelerini, zihnini, ihsanını, gelmişini geçmişini sikeyim baba. Beni sokağa atan ellerini kırmak istiyorum baba! Şehitlerin sorumlusu devlet mi, başkası mı? Devlet baba, devlet baba, sikilmedi götüm, altında aba. Devlet baba, nerdesin? Sikemedin, götüm n'etsin? Ben eski günlere dönmek istiyorum ulan! Gene teke gibi kokayım. Gene sokakta yatayım. Gene bali çekeyim. Gene ölümüne kavga edeyim. Gene gene gene... Ama olmaz! Temiz kokmam ve seviştikten sonra yıkanmam lazım benim. Yıkanmak istemiyorum ben. O karanlığın teri üstümde kalsın istiyorum. Bir de süper hit kazanıyorsun böyle. Git profiline, cinsiyetini kadın yap, sonra "Sevişiyorum, yiyişiyorum, içimde kayboldum; biri içime girip beni çıkarsın istiyorum!" yaz; geceyi kamasutrada harcasak da sikimizi sıvazlayarak okuruz biz. Mesela ben de anlatayım. Üç gün önce bir hatunla seviştim. Offf! Yılan gibi kıvrılıyordu. Tam dört saat ayrılmadık. Bir daha bir daha bir daha. Acaba ben yazınca tahrik ediyor mu? Merak ediyorum lan! Acaba bunları okuyan bir orospu da amını parmaklıyor mu, merak ediyorum. Of sevgili Ben, feci halde küfredesim var, biliyor musun? İkamet Mermeri de anarko-edebiyat diye bir şey icat etmiş. Ondan şey ediyorum sanırım şu an. Baba, ben gene senin ağzına sıçayım. Baba senin ananın amına koyayım. Baba sen niye var oldun? Baba seni var edeni sikeyim. Bir de Müjgan mı ne varmış.. Onun da amına koyayım. Bana geçen gün bir baayan "erkek-egemen cinsiyetçi piç!" dedi. Eee ne oldu? Hiç, sonra geldi özür diledi. Yanlış anlamış. Tez-antitez-sentez. Bu hep geçerli. Ama her antitezin bir tez, her sentezin de bir antitez olduğunu kanırta kanırta değil de seve seve kanıksıyorsun zamanla. Diyalektiğin sonu olsaydı ben de tabanıma sümüğümü silerdim mesela. Civan Gasparyan'ın Freedom parçasını seven, hem de Michael Brook ile düet yaptığı halini seven, dinlerken kendinden geçen bendendir. Benden olan nedir? Ottur boktur. Sevgili Ben, orada mısın? Evet. Nasılsın? Küfür küfür küfrediyorum. Aa ne tesadüf ben de. İnanmam. Salak mısın? Olabilir. Ne demeye çalışıyorsun sevgili Ben? Biz aynı kişiyiz. Yok öyle birşey, inanamam. Salak mısın? Olabilir. Lan piç! Evet sen. Biliyor musun dişimde bir sızı var, dudağımda da var, ayağımda da var. Karaciğerim de şişmiş olabilir, emin değilim. Bir de sağ göğüs kasım sancıyor. Bunları niye anlattığımı biliyor musun? Belki yersin diye. Belki yersin de sana başka şeyler yedirebilirim diye. Mesela tanrı falan yok. Ye bunu. Mesela anlam falan yok. Ye bunu. Hepimiz Vandalız, sadece kabul etmeyenler var. Ye bunu. Son zamanlarda "Hepimiz Ermeniyiz"i evriltip de "Hepimiz Askeriz, Hepimiz Mehmetçiğiz, Hepimiz Türküz." diyenler var ya; hah işte onların tam amına koyayım. Ayrıca askerin de mehmetçiğin de türkün de amına koyayım. Sen Türk değil misin lan? Hee türküm. Niye kendine küfrediyon o zaman? Ne bileyim lan akıl mı kaldı. Ama güzel küfür oldu o. Bak arkada Civan çalıyor, ne güzel çalıyor. Ermeni duduku, düdük değildir. O duduktur. Bana genetik bozukluk diyenler var ırkçı olmadığım için, daha beter olsunlar! Bana "Sen çok iyi yazıyorsun." diyenler var, onlar daha beter olsunlar.

Çişim geldi, bitsin bu yazı. Öeeh!


 





 

 


Nietzsche ile Camus kafa kafaya verip şöyle bir söz etmişler ya hani, çok doğru söylemişler.



Oradan burası, oraya göre gözükür. Asla buraya göre değil. Buradan da orası buraya göre gözükür. Ve oradan buraya gelindiğinde gerçeklikler birbirine karışır. Tüm büyü bozulur. Tüm coşku söner. Öyle ki, artık coşku istenmez.



Ya buradan oraya giden, buraya geri döndüğünde; burayı oraya göre görmeye alışmışsa? O zaman ne olacak? Ruhumu paradoksal dehlizler içinde boğana selâm olsun..


 





 

 






Bugün tam anlamıyla
şu haldeyim. Yani ki uğraşsam, çabalasam, üç buçuk dört buçuk beş buçuk tıp atsam tıpa tıp aynı hâle gelemezdim. Kendiliğinden oldu bu tıpa tıp tıbbî benzerliğin tıp oyununda tıpış tıpış yanıma gelip tıkacımı çıkarması. edicim bencim mimlemiş bir de. Şu şekilde. Böyle bir garip bir kanat oyuncusuyum ben. Ayağıma gelen topla şut çekmeden edemiyorum. Kaleyi görmüşüm görmemişim mühim değil. Çalım atma gibi alışkanlıklarım da yok. Tazı gibi koşup Ormandilho gibi şut çekiyorum. Neymiş bu dize, neymiş bir bakalım. Neymiş dostlar bir bakalım. Bakalım bakalım neymiş. Neymiş ki öğrenelim. Öğrensek ya artık. Neyi? Eaaaaah..



Gönül isterdi ki buraya bir Turgut, bir Ece, bir Cemal, bir Edip, bir İsmet, bir Sezâi falan koyalım. Hatta Özdemir dahi olabilir. Hayyam da şeyedebiliriz. (Aman aman çok zekiyim, çaktırmadan şiir zevkimi ifşa ettim.)



Ama konu beni anlatan bir şiir yahut bir dörtlük yahut her hangi bir manzume olunca ben Nietzsche'nin bıyıklarını durmaksızın yalarım:




---



Evet! Biliyorum nereden geldiğimi ben!


Doymak bilmez bir yalımım tıpkı

Kızıl kızıl olurum, tüketirim kendi kendimi.

Neyi tutsam aydınlanır,

Kömür kesilir elimden düşen:

Besbelli bir yalımım ben!



---




Şimdi golü attık. Santradan pas veriyorum: caaanım Nisa, Kaçan Kova, İktisatçı.







 


 



 


 


Derken





 

 


Ümidin kaybolması özgürlük demekti. Lâkin kaybolanı bulamamanın sinirleri yıprattığı da bir gerçekti.

Ben diyorum ki; ümidi kaybetmeyelim. Onu yok edelim.

"Bir gün" öleceğimizi kabul edelim ve değersizleştirilen hayatlarımızın en iğrenç pislikleri bizim en güçlü silahlarımız olsun.



------



O "Bir gün" bugünmüş gibi davranırsan; ne kadar delice şeyler yapacağını düşünebiliyor musun? Ne kadar serdengeçti hareket edeceğini hayal edebiliyor musun? Peki her zaman öyle hareket edebilmenin yarattığı coşkuyu hiç hissettin mi? Yoksa sen de mi solcuların yenilgi edebiyatına kapıldın?

Siktir git bence, kalbinin götürdüğü yere. Kimse aramaz korkma.



------



Bugün etrafımda tamı tamına on altı birey var. Toplam yüz sayıları otuz iki. Otuz iki tane geri tepmesiz tam otomatik tüfek etrafımda bana çevrilmiş, bir kez tökezlememi bekliyor. Tökezlediğim anda beni üstünden düşmek için büyük çaba sarfettiğim zirveye oturtacaklar. Ama insan ışığını karartmayı bildi mi korunabiliyor işte.



------



Bugün Bazaroğul mektup göndermiş bir de. Hey gidi iki bin beş... Hem iki hem bin hem de beş. Ne güzel sene be. Dondum ulan açsana vantilatörü.


 





 

 


Dört sene önce, böyle sıcak bir Temmuz gününde ben gittim, bir mızıka aşırdım. Kullanmasını bilmiyordum; lâkin bir şeyler öğrenmem gerekiyordu. Öğrenmesem çıldıracaktım.



Sonra o mızıkayı kullanmayı öğrendim.



Artık her temmuz günü mızıka çalıyorum.



Bir de bugün karnım çok açken, cebimde de para yokken üstüne afiyet; buldum gittim bir harabeye uzandım. Bildiğin proleter palas. Bir yandan saçlarımı kemirdim, bir yandan mızıka çaldım.



Güzel bi' şey bu şey.

Mızıka çalmayı seviyorum. Bi' de kavga etmeyi.



Ne zaman elime alsam mızıkayı, aklıma Kâzım gelir:



"
Boynunu o yeşil fuları sarınan çocuk

Nice trnlerine binme binme kaybolursun

Sokaklarda mızıka çalına çocuk vurulursun

Sokaklarda mızıka çalına çocuk vurulursun



Boynunu o yeşil fuları sarınan çocuk

Nice trnlerine binme binme kaybolursun

Sokaklarda mızıka çalına çocuk vurulursun

Sokaklarda mızıka çalına çocuk vurulursun"



Ne zaman aklıma Kâzım gelse, ben devinip dururum.

Bi' de Umgdomshuset!


 





 

 






Bak çocuğum bu müzik işte. Bunun dinlemesi olur, hissetmesi olur, hoplaması zıplaması olur, sarsıla sarsıla ağlaması olur. Ah ki herkes hissedemez.



Eğer ki umutsuzluk bir şehrin tüm sokaklarını hegemonyası altına almışsa, orada gerçek bir umut nüvesinin gömülü olduğundan bahsedebiliriz. Geçen gün, günler süren yorgunluktan ve bıkkınlıktan birkaç saat koparabilmiş olmanın verdiği rahatlık ile uzanmışken, güzel de bir müzik kulaklarımı işlerken; birden camdan içeri biri atladı. Kaslarım gerildi. Dövüş pozisyonu almaya hazırlanırken baktım ki; bizim Halil. Mahallenin kedilerinden... "Abi, gitmişin gelmişin, bizi hiç arayıp sormuyorsun diye serzenişte bulundu. Tanıdık bir suratı görmenin rahatlığı ile bir oh çektim. Halil çok dertliydi. Görüşmeyeli oğlunu araba ezmiş, "Mahalle üç gün yas tuttu." dedi. Oğlu da çok delikanlıydı babası gibi. Dertleştik de dertleştik. Bir tek çilingir sofrası eksikti. Ama Ramazan işte... Mutâda inkıyâdın yakınından dahi geçmesek de; mutâda göstermelik bir saygımız vardır. Maksat hüşyâr gönüller bozulmasın. Hoş, çoğunlukla o hüşyâr gönülleri hahişkâr birer canavara çeviririz ya neyse. Sokağa çıktık, dolaştık. Diğer kediler çöplerde iftar ziyafetlerinin artıklarıyla cebelleşiyorlardı. Sokak kedisiyle ev kedisini ayrı tutarım hep. İkisinin de minneti yoktur. Lâkin ev kedisi, insanı dost olarak görmez. Sokak kedisi ise "tehlikeli bir dost" olarak görür, plâtonik bir histir onunkisi. Çünkü bilir, artık insan insanı bile dost olarak görmez. Yani sokak kedisi her dâim delikanlıdır. Ev kedisi, insanın sahte şehir düzenine ayak uydurmuştur, sinsidir. Çıtkırıldım hanım kızlarımız, kedileri sümsükleştirmeye çalışırlar. Dahası kedileri sümsük sanarlar. Pembe hayallerinin pratik hayattaki temâyülleri gariptir netekim. Neyse... Sâime Teyze yine her zamanki gibi. Kâğıt toplamış, satmaya götürüyor. Gariptir, beni görmedi. Görseydi, "Sevgilim benim." diye üstüme atlardı. Ah be Sâimecim. Altmış yaş daha yaşlı olsam hiç düşünmem, alırım seni. Senden daha gencini mi bulacam allasen. Hoş dışarıdan bakan senin içindeki yirmibeşlik genç kızı göremez ya varsın görmesin. Okulun zilleri çalıyor. Mavi önlüklü köle adayları koşuşturuyor. Ben ilk küfrümü ikinci sınıfta sınıftaki hocaya etmiştim. Sonrakileri sayamadım. Beni birinci falan yaparlardı hep, ben küfür ederdim. Okulu kimse sevmedi, kimse sevmiyor; ama herkes katlanıyor. Ben katlanamadım işte; lise ikiden terk ettim sonra... bir daha da eğitimle işim olmadı, okul işgali hariç. 128ler'e gönderilen zarfsız kuşlar hiç bitmedi çünkü... Haa Halil diyorduk değil mi? Halil'in bir işi varmış, ayrıldık az önce. Şu sıralar yine alafranga tuvaletlere def-i hâcet cinsinden bırakılan ceninler takılıyor kafama. Acaba bir bok böceğinin yumurtalığında hayat bulurlar mı? Bulurlarsa ne olur? Şu bir gerçek ki; senden benden daha iyi bir gelecekleri olur. Hiç değilse gerçek bir yaşamları olur. İnsan dışındaki hayvanları da düşünmesem, tüm insan şehirlerini havaya uçururum. Lâkin insan milliyetçiliğinden canlı milliyetçiliğine evrilişin şu kutlu günlerinde kurunun yanında yaşın da çırasını tutuşturma işi pek aklıma yatmıyor işte. Yanmış cesetler bozuyor hayallerimi. Evet, Darwinistlerin gözüyle baktığımızda (Saîd-i Nursî'nin deyimiyle) dünya bir mâtemhâne-i umûmiyedir. Lâkin Darwinistler Darwin'i anlıyorsa, ben de üç kulaklı - dört kollu - beş memeli - pire boylu bir gorilim. Ayrıca Nursî'nin de aklına sıçayım affedersin. Şu karşıdakine Emniyet derler. Bunun işkencesi olur, cinayeti olur. Ah ki, badanalı duvarlarının karanlık tarafında isimsiz cesetleri istif ederler. Şu yanındakine de tinerci derler. Ağlaması olur, titremesi olur. Yani ki onu oyuncakları olduğuna inandıramadılar. Bak şu boylu boyunca şırıldayan şeye sokak derler. Bunun kavgası olur, ölümü olur, gezmesi olur, görmesi olur. Bak buna yumruk derler, bunun atması olur, patlatması olur, acıtması olur. Bak çocuğum buna yaş derler. Gözden akar. Bunun acıtması olur, sevinmesi olur. Bak buna arı derler. Bunun işi olur, iğnesi olur. Bak buna isyan derler, bunun vurması olur, kırması olur, acısı olur, sevinci olur. Bak çocuğum bak buna camii derler, içinde secde edeni olur, otuzbir çekeni olur. Bak buna yürek derler, bunun acıması olur, atması olur. Ah ki çürüyünce berbat kokar. Bak buna alkol derler, bunun döndürmesi olur, vurması olur, uçurması olur. Bak buna uçurtma derler, bunun vurulması olur, kaçması olur. Niye uçurtmaları vururlar niye? Bak çocuğum bak buna çocuk derler, bunun güzel gözleri olur, sevmesi olur, okşaması olur, öldürmesi olur ki niye olur? Bak ulan çocuğum buna ben derler, bunun neyi olur? Karşıdan gelen Siyâhî değil mi? Barcelona çetesinin köpeklerinden... Evet evet ta kendisi. O çetenin diğer köpeklerinden biri de benim. Geceleri küfür küfür küfretmekteyiz gündüzlerin imânına affedersin. Ben buralardayım sevgili Uyar, sen nerelerdesin? Bazen ceplerimi karıştırırken elime çarpsan diyorum. Sonra hiç çarpmamalı zaten diyorum. Şimdi biri dokunsa küt diye gülerim ha. Duymasınlar, aman duymasınlar. Gayyâlara yan düştüm sevgili Uyar, senden ne haber? Münker-Nekir'le mi; yoksa yılan-çiyanla mı lâf atıştırmaktasın? Uyar, bir türlü uyamadı, uyuyamadı ki; TV karşısında lâf atıştıranlar ona yanıp dururlar. Uyar'ın izdüşümünü buhranlarımın metaforunda bulunca ne mi oldu? Önce ağaçlar birden büyüdü, kısraklar birden yavruladı, havalar birden güneşli oldu. Sonra? Sonra karısı öldü o çocuğun. Kirlendi kötülendi sarhoşladı pis karılara dadandı. Anladılar onu ölenden başkası kurtaramaz. Ölen de kurtaramamıştı. Sus sus, gülerim ha. Küt diye giderim, cinayet üstüne kalır sonra.





Bir geldi mi derin ölüm uykusu,


Biter bu dünyanın dedikodusu.


Ölenden bir haber bekler insanlar;


Ne söylesin? Bilmez ki ne olduğunu!


Hayyam



 


 



 






Terk-i diyar edenlerin mükerrer anlardan bıkması, sonlarının mükerrer olmasını değiştirmedi. Taa tahta sıralarda iken "Bâb-ı Âli kapısından sülûk edip giderken.." cümlesindeki anlatım bozukluğuyla uğraşan bünyeler bir türlü gidemedi.

"Gitmek" kelimesini iki cümlesinden birine mutlaka sokmak gerekliliğini taa şurasında hisseden bahtı-yanıklar, bahtiyar oldu, gidemedi.

Giden unutuldu, giderken mükerrer oldu. Gitmeyen oturdu.

İsyanlarını Léo Ferre ile bastıranları gördük. Garip geldi. Halbuki garip falan değildi.

Burjuvazik söylemlerin içinde batıp batıp çıkamazken dili kurtarma çabasına girenler vardı bir de. Hiç biri battıkları yerden çıkamadı.

Virüs mü? Yoksa mikrop mu? Hangisi daha öz Türkçe? Cevap Z şıkkı: Hiçbiri.

Evet evet, Selim'in şarkıları vardı. Evet evet, Selim'in günlüğü.

Ama Selim'in bir de tabancası vardı. Unutanları gördük.

Araçları amaç edinmek bir hastalıktı. Ama herkesi tutundukları yerde tutan da oydu. Bu yüzden kimse bunun panzehirini düşünmedi. Bilinmezler istif etti. Bundan mütevellit bilinenlerin son raddesine dayandığını düşündük durduk.

Durduk da noldu? Durduk.. o kadar.

Bir de; Rusyalılar ile Anadolulular hep birbirine benzerdi. Şaftın kayışını göremeyenleri tepeden izlerdi.

Hegeldi. He geldi. Hegel geldi.

Hegel ne ki?


 





 

 


İbrahim kimdir? Son 2-3 günümü beraber geçirdiğim insandır. Erzurumlu bir Kürttür. Onun ağzından bir anı aktarayım:



"Bundan 5-6 sene önce ordu, Doğu'da çok serbest geziyordu. Adam böyle normal bir şekilde belinde tabanca, elinde ördekle çarşı-pazar dolaşıyordu. Kadınlara laf atıp, dükkanları haraca bağlıyorlardı. Birgün birinin evine gidip yemek istediler. Adam da "Yeter lan bu zulüm." deyip vermedi. Adamı evinden çıkardılar, dövdüler. Ayaklarından halatla jeepin arkasına bağladılar. Bir kaç kilometere sürüklediler. Sonra bir mağaraya götürdüler. Mağarada bağladılar bunu. Yanına iki el bombası, iki de keleş koyup derenin öteki yakasına geçtiler. Tak! Bi' roketatar attılar. Sonra haberlerde çıktı "PKK'lı terörist öldürüldü." diye. Ulan şu MHP'den benim nefret ettiğim kadar kimse nefret edemez. Ben bile silahımın kabzasına ay-yıldız ile kurt resmi yaptırdım o sıra; Asker yakalarsa PKK'lı sanmasın diye."



-------------------------

PKK sivilleri öldürüyor. Yaşasın Ordu. Asker'in önünü açın. Di mi la hırbo?


 



 


 


H.





 

 


"Yeraltından Konseptler"de "İsyan Günlüğü" adı altında hikâyesi anlatılan H. kimdir? Gerçek midir?



H. gerçektir. Hayatın tanıttığı sayısız "hikayesi güçlü" insanlardan biridir. Pek tabii hikâyenin yarısı kurgudur. Lâkin burada yazara hak vermek lâzım gelir. Çünkü Yazar hayatının bu evresinde H. ile görüşememektedir. Neden görüşememektedir? Alt tarafta yazarız onu da.



H. nin şu anki yaşını meçhul bırakacağız, pek çok şey gibi. Evden atılmıştır, sonra kaldığı harabede ölümden dönmüştür. Suçlu'nun cezasını vermiştir. Sonra ne olmuştur?



"Artık benim burada hiç bir 'şey'im kalmadı." diyerek kaçak yoldan Filistin'e gitmiştir. Şu sıralar 'taş atan gençler'i örgütleyerek İsrail ordusuna cehennemi yaşatmaya hazırlanan bir örgütün üyesidir. Filistin halkının özgürlüğü için. Ezilmiş halkların özgürlüğü için..



H.yi özlemekteyiz. Lâkin bilmekteyiz ki; bundan sonra cesedini dahi göremeyeceğiz.



Yani "İsyan Günlüğü" bir gerillanın çocukluk-gençlik dönemini anlatır hikâyedir.



Siz, konformizmin köleleri; güvenli evlerinizde iki-yüzlü ilişkilerinizle birlikte bilmem kaç ekran TV'lerinizin karşısındayken; haberlerde puşili/kar maskeli-keleşli birlikler arasında O'nu göreceksiniz. Ama tanımayacaksınız.


 





 


 





Dikkat! Gaza Getirir!



Bir de Nisa'ya pek teşekkür, pek..


 





 

 



Buraya kar yağıyor.



Eğer ki bu yazıyı bulduysan sen çok şanssız bir insansın demektir. Bu bir otobiyografi değil. Sadece hayalî bir Sen ile hasbihal etme isteği. Ellerim titriyor. O yüzden yazılar oldukça okunmaz bir halde. Neyse, sen gerçekten çok şanssız bir insansın.



"Geçen sene olanlar olmamalıydı." diyordum. Lakin olmalıymış. Olan herşey olması gerektiği gibi olmuş. Sanırım o olayın üstünden bir seneden fazla geçti. Şimdi kar yağdığına göre kış mevsimindeyiz. Hangi şehirde olduğumu bilmiyorum. Okuyunca komik gelebilir. Lâkin gerçekten bilmiyorum.



Büyük ihtimalle öleceğim. Ama biliyor musun; içimde hiç korku yok. Aslında şu an hiç bir duyguyu hissetmiyorum. Ayaklarımı hissetmediğim gibi.. Sanırım soğuk duyguları da donduruyor. Ööööyle ökküz gibi bakıyorum şu an kağıda. Ölmezsem;



Bir seneyi geçkin süredir içimde gerçekleşen ve şu an sonuna geldiğim metamorfozun beni getirdiği nokta şu: "Ben hasta bir insanım. İçi öfke ile dolu çekilmez bir insanım ben." Evet, sanırım bu yeterli. İşte ölmezsem böyle bir virüs dolaşacak toplumun içerisinde. Galiba içimde hala yaşamı isteyen küçük şubeler var. Yoksa "Ölmezsem.." gibi bir ihtimali düşünmezdim bile.



Cesedimi yok edersen senin yararına olur. Yoksa emniyetle falan uğraşırsın. Bak, sana kıyak geçiyorum. Hayatının geri kalanında anlatacak bir hikâyen oldu. "Ooooolum herif donmuş. Donmadan önce bi yazı yazmış. Tüylerim tiken tiken oldu, öyle böyle değil." hehe.



"Seni seviyorum" yazmak isterdim; lâkin son anlarımda yalan söylemek istemiyorum. Neyse, parmaklarımda çok hoş bir karıncalanma var şimdi. Kendine iyi davran.



Buraya kar yağıyor.



---------

2004 - Kış

---------

Fotoğraf: "Godspeed You! Black Emperor - f#a#∞" Albüm Kapağı

 


 





 

 


BlogActionDay



Duende'nin blogunda şu yazıyı görünce iştirak etmek istedim ben de.



"Belli bir günde büttün Dünya'nın aynı konuyu işlemesi gerektiğini savunan bir kurum/kuruluş blog action day.

15 Ekim 2007 tarihini seçivermişler tarih olarak ve konu ise çevre sorunu.

Yani 15 ekimde tüm bloggerlar olarak çevre sorunu ile ilgili yazıciğiz, çiziciğiz hep beraber bir şeyler yapmaya çalışiciğiz.



Tüm blog sahibi takipçilerimi 15 ekimde yazmaya, blog sahibi olmayanlarıda 15 ekimde blog blog gezip yorum yapıp dikkat çekmeye çalışmaya davet ederek bu postumuda sonlandırıyorum."



Ekolojist bir birey olarak pek tabii 15 Ekim'i değerlendireceğim ben.



 





 


Tolga biraderin şu mim'ine karşılık vermek gerektir. Verilecektir.



Mim'in muhtevası şöyle ki:



1. Yanınızdaki en yakın kitabı alın.

2. Kitabın 187. sayfasını çevirin (Kitabın sayfa sayısı 187'den büyük olmalı!)

3. 1. cümleyi bulun.

4. O cümleyi blogunuzda postlayın.

5. Bu dediklerimi lütfen en yakınınızdaki kitap üzerinde gerçekleştirin, favori ya da "cool" olduğunu düşündüğünüz bir kitap için değil.



Benim elde ettiğim cümle şudur ki:


"Üç gün süren bu savaşta kırk bin Türk yok olmuştu." (J. Von Hammer, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi I. Cilt, İKS Yayınları)



Sultan Murad ile Hunyad arasındaki savaşların anlatıldığı bölüme denk geldi mim sayısı.



Paris Komünü'ne Osmanlı-Macar savaşları yakışmadı.

Lakin Paris Komünü'ne bin selam olsun!



Sağ kanada pas:
Goddess Artemis

Ara pas: Eleştirel Günlük


 





 

 


Lan şerefsiz.. Sen sen. Baksana bir..



Hayatımda bildiğim en berbat küfür "şerefsiz"dir biliyor musun? Daha berbatını duymadım.

Bir de biliyor musun içimde bir ateş var. Haykırmadan anlatamıyorum.



Afrika'da bir çocuk açlıktan öldüğünde, bir diğeri salak bir savaşta kurşunlandığında yerimden fırlıyorum ben. Ben oturamıyorum. Ben tavanlara vuruyorum usumu. Tavanları deliyorum ben.



Bir genç haftanın altı günü, günde 14 saat çalıştığında ben yoruluyorum. Kolumu oynatacak takatim kalmıyor. Patronların şerefsizliklerini ta şuramda hissediyorum. Yüreğim duruyor benim.



Bir genç sahte umutlardan bıkıp sistemin sistemli yalnızlaştırma saldırısının pençesinde kendini beyaz ölüme bıraktığında ben ölüyorum. Bir çok kez yüreğim durdu benim. Çok..



Bir genç sokakta kendinden geçmiş bir vaziyette donduğunda tüm iç organlarımdaki faaliyet duruyor benim. Bir çok kez felç geçirdim ben..



Ve bir genç "Bu işlerin sonu yok." cümlesinin teslimiyetinde girdiği yoldan çıktığında kıpkırmızı oluyorum ben. Tüm hıçkırıklarım boğazımda düğümleniyor. Hüzünlü melodilerin topunu çıktıkları yere geri sokmak istiyorum.



Molotofların ışığında aydınlanan düşleri bokun içine batırmaya çalışıyorlar şimdi. Ama ben gerçeğim.. Kızıl Ordu tarafından katledilen Mahnovist bir köylü kadar gerçeğim..



Ve biliyor musun şerefsiz; hastayım ben. İçimdeki tüm iltihapları suratına akıtacağım.


 





 

 


Kıpır kıpır cillop gibi blog affedersin. Fotoğraf çalışması şeklinde birşeyler yapalım dedik. Sonra içine yazılı hikaye de kattık. En arabeskinden en pulp'ına kadar yeraltından hikayeler ile orada da olacağız.



Yeraltından Konseptler


 





 

 


Evet, bazen gülmek de gerekir. Arada sırada böyle yazılar da yazayım diyorum. Mesela bu yazının konusu, Google'da arama yapıp da bu siteyi bulanlardan seçmece bir şey olsun. Nasıl ve nereleriyle arama yaptıkları hakkında bir tane dahi fikrim yok. Ama yardım etmek benim fıtratımda var, bu arkadaşlarıma yardım etmek boynumun borcudur. İşte bilgilerim nispetinde yorumlarda bulunayım, yararlanılsın:



"bir erkeğin sex arzular artırmak için ne yemeli"

Oğlum cümle aleme rezil oldun. İktidarsızmışın lan sen. Cümle kurmayı da bilmiyorsun. Durum vahim. İntibah ve mesir yahut viagra diyorum ben. Seçim senin.



"camuş resimleri"

Bak arkadaşım, eğer aradığın
buysa bizde kalmadı. Bu camışların Afrika'da yaşayanlarına buffalo diyorlar. Eğer görmek istersen ayarlarız ucuza bilet falan.



"erkeğe nasıl seni seviyorum dedirtilir"

Seni seviyorum. Oldu mu? Bak dedirttin, bu kadar basit.



"her türlü cisimle sikişme"

Bunu okuduğun monitör var ya. Mesela onunla ilişkiye girmek için arkasındaki kabloları çıkarmak lazım. Çok kötü şeyler olabilir, aman diyeyim. Aklında özel bir cisim varsa yaz, onu da yorumlarım.



"mastürbasyonun sakıncaları"

Sivilce çıkarır, boyun kısa kalır, karaciğerini çürütür, kalp yetmezliği başlar, beyninde ur çıkarır, ayakta mantar çıkarır, mastürbasyon sağlığa zararlıdır, cinsel gücü azaltır, ciltte çabuk yaşlanmaya sebebiyet verir, akciğerin simsiyah olur, kanser falan yapar ne bileyim. Çek elini şeyinden.



Böyleyken böyle.


 



 


 


FotoMim





 

 


 


Gaykedi mimlemiş bu sefer de. Sevdiğim bir fotoğraf yahut resmi koyacağım, sonra muz ortayı altı pasa göndereceğim ki ortadakiler ağları havalandırsın.



 



Bugünkü resmin yaratıcısı Cockoo Land'den 18 yaşındaki genç bir sanatçı: Jo Walton.



 



Bu güzel meta için satırlarca-paragraflarca yorum yapayım dedim. Lakin sadece ismini yazmanın yeterli olacağını düşündüm şimdi. İsmi neymiş? İsmi "I Defy"



 






Çalıma girmeden topu yolluyorum:


Dijital biraderim kafcamus. Ve dilbilim meraklısı güzel insan Denize Dek Irkmakdır Adın.

Eğer ki bir sakatlığınız varsa veya hava topuna çıkmak istemiyorsanız o da kabulümüzdür.


 


 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kaza Vİdeoları

 

 
 
Yeni Mesaj Var

Yeni Mesaj Var

 Adamın KAfasının Yarısı Yok Ama Yasıyor Ve Konusuyor Öldürmüyen ALLAH .C.C Öldürmüyor

Yeni Mesaj Var

Kazada Adamın Kafası Dagılmış Gözü Flian Hep Oyulmus Beyni Parcalanmış

Yeni Mesaj Var

Adamın yarısı kamyonun lastikleri altında ezilmiş ve hala yaşıyor

Yeni Mesaj Var

Çöp kamyonu altında kalan bir adamın dehşet verici görüntüsü

Yeni Mesaj Var

Adam KAzada Belden Asagısı Dagılmıs Kanlar İcinde

Yeni Mesaj Var

  Korkunç bir kaza ve adam yere yapışmış.Cesedi bir çöp torbasına koyup kaldırıyorla 

Yeni Mesaj Var

Bir Kaza Ve İnsanın Et Parcaları Yere Yapısmış Cok Vahim 

Yeni Mesaj Var

Arac Altında Kalan Bir Ceset Daha 

Yeni Mesaj Var

 MOTOR aRAB kaZASI vEDE kAN Gölü Olmuş Etraf

Yeni Mesaj Var

 Kanlar icinde can cekişiyor kaza Cok Veci 

Yeni Mesaj Var

 Korkunç bir kaza ve adam yere yapışmış.Cesedi bir çöp torbasına koyup kaldırıyorlar

Yeni Mesaj Var

Dehşet verici bir kaza ve paramparça olmuş bir kadının cesedi

Yeni Mesaj Var

Man lies in Shock with his Penis Ripped Off

Yeni Mesaj Var

Ağır yük kamyonu tarafından ezilen 19 yaşındakı genç kızın cesedi

Yeni Mesaj Var

Trenin altında kalarak parçalanan bir adamın cesedinin görüntüsü

Yeni Mesaj Var

Korkunç bir kaza sonucu kafası kesilen motosikletçi

Yeni Mesaj Var

Bir arabanın altında kalarak bacakları parçalan genç kız iç kanamadan öldü

Yeni Mesaj Var

Kaza yapan otobüsün içinde üst üste yığılmış cesetler

Yeni Mesaj Var

Korkunç kazada kamyonun altında kalarak can veren dört gencin dehşet verici görüntüsü

Yeni Mesaj Var

 Korkunç kazada kafası parçalanan bir çocuk ve diğer parçalanmış cesetler

Yeni Mesaj Var

Korkunç kazada adam paramparça olmuş.Organları caddeye saçılmış durumda

Yeni Mesaj Var

Korkunç kazada taksi şoförü ile yolcusunun bacakları kopmuş

Yeni Mesaj Var

Motosiklet kazası sonucu ölen genç bir kızın görüntüleri

Yeni Mesaj Var

OtobAnda meydana gelen dehşet verici kazada cesetler yola dağılmış durumda

Yeni Mesaj Var

 Dehşet verici bir kaza geçiren adamın kafası tamamen ezilmiş

Yeni Mesaj Var

Kaza sonrası yaşanan dehşet anları

Yeni Mesaj Var

 korkunç kaza bakabilirsen

Yeni Mesaj Var

Albert Desalvo

Yeni Mesaj Var

 www.azapyolu.blogspot.com

                                                                                               

Seri Katiller

 

SERİ KATİLLER

Ali Kaya
Allah beni çagiriyor. Hakkimi almak için ben Allah’in yanina gidip gelecegim.
                                                                Ali Kaya
Adnan Çolak

Yasli insanlari öldürüyorsam da bunlar zaten zamanlarini doldurmuslar. 
                                                        Adnan Çolak

Zodiac Killer

İnsanları öldürmeyi seviyorum, çünkü çok eğlenceli . 
                                                         
Zodiac Killer

Theodore Robert Bundy

Biz seri Katiller, oğullarınızız, kocalarınızız, biz her yerdeyiz.
                                    
Theodore Robert Bundy

Sniper John A Muhammad ve John Lee Malvo adli iki kisi oldugu düsünülen seri katiller.
                                                                   
Sniper
Richard Trenton Chase  Vampire Of Sacramento 6 kişinin canını almış bir seri katildir.
                                    
Richard Trenton Chase
Richard Ramirez  Night Stalker (GECE AVCISI) Sizi ahmaklar beni hasta ediyorsunuz. Intikamim alinacak.
                                               
Richard Ramirez
Peter Kürten  Almanya’nin Cologne sehrinde 26 Mayis 1883’te dogmustur. Berbat bir aile yapisi içinde büyüdü.
                                                       
Peter Kürten
 
Pedro Lopez Monsalve  1970’li yıllarda Kolombiya, Peru ve Ekvator’da 300 kişiyi öldürdüğü belgelenmişti. 
                                     Pedro Lopez Monsalve 
John Wayne Gacy  Ikinci karisindan bosandiktan sonra evine davet ettigi oglanlara tecavüz edip öldürmeye basladi.
                                             
John Wayne Gacy
 
Jeffrey Lionel Dahmer  “Onlari yedigimde içimde tekrar dirileceklerini umut ediyordum”
                                       
Jeffrey Lionel Dahmer
Henry Lee Lucas  “Birini öldürmek, sokağa çıkmak gibi bir şeydir. Eğer bir kurban istiyorsam, sokağa çıkar ve bir tane bulurum.”
                                                
Henry Lee Lucas
 
Harvey Murray Glatman  Muazzam bale fantezisi Kirmizi pabuçlar ile taninan Britanyali film yönetmeni .
                                     
Harvey Murray Glatman
Harold Shipman Bütün şüphelerin ötesindeki katil İngiliz Doktor Harold Shipman’ın 27 yıllık meslek hayatında 250 kişiyi öldürdüğü raporla belgelendi.                            Harold Shipman
Fritz Haarmann  HANNOVER VAMPIRI (1879-1925) Yirminci yüzyilin en kötü söhretli sehvet katili .
                                                  Fritz Haarmann
Elizabeth Bathory  Kan Emici Kontes 1560-1614 yillari arasinda yasamis olan Macar kontesi.
                                               
Elizabeth Bathory
Edmund Kemper  The Co-Ed Killer “Yalnizca büyükannemi öldürmenin nasil bir his oldugunu merak ettim” 
                                                
Edmund Kemper
Earl Leonard Nelson  “Bana haksızlık edenleri affediyorum” Namı diğer Goril Katil, Amerikan suç kayıtlarında tarihi bir yeri vardır.
                                         
Earl Leonard Nelson
Dr. Henry Howard Holmes  Dünyaya gözlerimi açtığım yatağın yanında şeytan benim arkadaşım olarak beklemekteydi ve o günden beri benimle beraber.                Dr. Henry Howard Holmes
Dennis Nilsen  “Ölümlere sebep olan rüyalar üretiyordum. Benim suçum buydu“
                                                     
Dennis Nilsen
David Berkowitz  “Onlari incitmek istemedim. Onlari sadece öldürmek istedim”
                                                   
David Berkowitz
Charles Starkweather ve Caril Fugate  Kiz arkadasi Caril Fugate ile birlikte 50’lerin sonunda bir düzine insani öldürmüstür.
            
Charles Starkweather ve Caril Fugate
Charles Manson ve Ailesi  “Bana tepeden bakarsaniz, bir aptal görürsünüz. Bana asagidan bakarsaniz, tanrinizi görürsünüz. Bana tam karsimdan bakarsaniz, kendinizi görürsünüz”
                                 
Charles Manson ve Ailesi
Cary Stayner  Yosemita Katili olarak bilinir. Yosemite’da bulunan Naturist Ulusal Parkta ve yakinlarinda toplam 4 kadini öldürmüstür.
                                                       
Cary Stayner
Edward Gein (Ed Gein)  “Bana doğru gelen güzel bir kız görünce iki şey düşünürüm. Bir yanım onunla çıkmak ona gerçekten iyi hoş davranmak gerektiği gibi davranmak ister. Öteki yanım mızrağın ucuna geçirilmiş kafasının nasıl görüneceğini.”          Edward Gein (Ed Gein)
Carl Panzram  “Keske tüm insanligin tek bir boynu olsaydi ve o da benim elimde olsaydi”
                                                     
Carl Panzram
Berham  Tam 931 kişiyi beyaz ve sarı renkli bir kumaş parçasıyla boğarak öldürmüştür.
                                                               
Berham
 
Andrew Phillip Cunanan  “İnsanlar beni tanımıyor. Tanıdıklarını sanıyorlar ama, tanımıyorlar” 
                                   Andrew Phillip Cunanan
Andrei Romanovich Chikatilo  “Yaptıklarımı cinsel bir tatmin için değil, daha çok huzur bulabilmek için yaptım” 
                          Andrei Romanovich Chikatilo
Albert Desalvo  Boston Strangler-Boston Kasabı-Boğucu 1931 -1973 “Ben mi? Ben kadınlara zarar vermem. Ben kadınları severim.”
                                                   
Albert Desalvo
Aileen Wuornos  Hitchhiker Serial Killer (Otostopçu Seri Katil) Ben masumum. Umarım size de tecavüz ederler bok çuvalları. 
                                                 Aileen Wuornos
                                                                                     

Reklam

 

Felsefe Köşesi

 

 
 
Yeni Mesaj Var

Özgürlüğün Şeytanları

Yeni Mesaj Var

 Karalama Aklama

Yeni Mesaj Var

Nükleer'e Hayır

Yeni Mesaj Var

Delilik Ve Ölüm Sınırında

Yeni Mesaj Var

Selamiler

Yeni Mesaj Var

Unutulmayanlar

Yeni Mesaj Var

  Zımbırtı 

Yeni Mesaj Var

Kaos Teorisi 

Yeni Mesaj Var

Fimlerden Alıntı Sözler 

Yeni Mesaj Var

 Seri Katillerden Alıntılar

Yeni Mesaj Var

 En Vahşi 9 İnsan 

Yeni Mesaj Var

 Ünlü Düsünürlerden

Yeni Mesaj Var

Özlü Sözler

Yeni Mesaj Var

www.azap-yolu.blogspot.com

                                                                                               

Reklam Alanı